İngiltere, tarihin en kanlı ve korkutucu katillerinden birine ev sahipliği yapmaktadır: Yamyam Hannibal. Gerçek adı David T. Thompson olan bu tehlikeli mahkum, yirmi yılı aşkın bir süre boyunca Cam Hücre olarak bilinen izole bir hücrede yaşadı. Zaman içerisinde işlediği cinayetlerle bir korku figürü haline gelen Hannibal, hem cezaevindeki yaşamıyla hem de işlediği suçlarla toplumda derin izler bıraktı. Peki, bu kişi kimdir ve hayatı nasıl bir trajediye dönüştü? İsterseniz, bu kan donduran hikayeyi daha yakından inceleyelim.
David T. Thompson, 20. yüzyılın ortalarında İngiltere'de doğdu. Küçük yaşlardan itibaren toplumdan dışlanan, zor günler geçiren Thompson, genç yaşlarındaki suç geçmişiyle dikkat çekmeye başladı. Psikolojik sorunlar ve sosyal meşruiyet eksikliği, onu giderek daha da tehlikeli bir kişilik haline getirdi. 1980'lerin başına gelindiğinde, zaten suça tanıklık eden bir kişi olarak profilini oluşturmuştu. Ancak, hayatının en karanlık dönemi başlamadan önce, merhametsiz bir yamyam olarak bilinmesi uzun sürmedi. Thompson, 1982 yılında korkunç bir cinayet işledi. Çürümüş ruh hali ve her geçen gün derinleşen karanlık düşünceleri onu, birlikte yaşadığı bir grup arkadaşının cinaye kurbanı yapmaya yöneltti. Arkadaşlarıyla beraber geçirdiği günlerin sona ermesiyle, bir gün sadece birkaç saat içinde ikisi de gözleri önünde brutal bir şekilde öldürüldü. Bu olay sonrasında yakalanan Thompson, ilk mahkemesinde suçunu itiraf ederek "kendi içindeki canavarı" serbest bıraktığını söyledi.
Yamyam Hannibal gibi tehlikeli bir mahkum, hüküm giydiği andan itibaren toplumdan hemen soyutlanır. Thompson, mahkumiyet cezası sonrası İngiltere'nin en güvenli cezaevlerinden birisine gönderildi. Ancak, buradaki güvenlik önlemleri de maalesef yetersizdi. Bu nedenle, diğer mahkumlardan ve cezaevi personelinden gelebilecek herhangi bir tehlikeyle başa çıkabilmek için Cam Hücre olarak adlandırılan özel bir bölüme yerleştirildi. Bu alan, tamamen camlarla kaplı olup, mahkumları sürekli gözlem altında tutmaya yarıyordu. Hannibal, burada geçen uzun yıllar boyunca, kendisi üzerinde düşündü ve insanların onu nasıl gördüğünü fark etti. 17 bin gün boyunca cam hücrede kapana kısıldı, yalnızlık onu daha da derin bir karanlığa sürükledi. Psikolojik tedavi almasına rağmen, içindeki yamyamı asla unutmayan bu katil, zaman zaman akıl sağlığına yönelik tartışmalara da yol açtı. Zaman geçtikçe, cezaevi personeli, Thompson’un yalnızlığının ona etkilerini gözlemleme şansına sahip oldu. Öfkesi ve kontrolsüz davranışları sık sık tartışma konusu oldu. Cam hücrede geçirdiği süre, onu daha da tehlikeli bir birey haline getirirken, yaşadığı izolasyon ruh halini de tamamen değiştirdi. Medya, eski hayata dönüş yapabilme ihtimali ve psikolojik durumu üzerine sürekli haberler yaparak halkı bilgilendirmeyi sürdürdü. Sonuç olarak, Yamyam Hannibal’ın hayatı, İngiltere'deki adalet sisteminin, tehlikeli suçlularla başa çıkma yöntemlerini sorgulatmasına neden oldu. Onun hikayesi, sadece bir katilin hayatının sonraları değil, aynı zamanda ruhsal bozuklukları ve sosyal izolasyonun insan ruhu üzerindeki etkilerini de gözler önüne serdi. Merak edilen soruların başında; İngiltere’nin adalet sisteminin böyle bir tehlikeli mahkumu yıllarca nasıl kontrol altında tutabileceği gelirken, Yamyam Hannibal’ın vicdan azabından kurtulup kurtulamayacağı da gündemdeki tartışmalar arasındadır. Geçmişte işlediği cinayetler ve geçirdiği zamanla suçluluk hissetmediği düşünülen bu kişi, cezasını çekmekteydi; ama içindeki canavar hiç de uyumuyordu. Hannibal, her ne kadar cam hücrede kalsa da, yamyam kimliği ile birlikte hatırlanacak bir figür olmaya devam edecektir.